28 Mart 2014 Cuma

PERDE ARKASI SİYASETİ

  Hükümetin düşmesi için oynanan bu oyunlar bu ülkenin bir vatandaşı olarak beni hem üzüyor hem düşündürüyor,devletimizin her tarafına sızıp her tarafı dinlemeleri ve bu kayıtları dünyaya sunmaları ülkemiz için büyük yaralar açıyor,bunları yapan o zihniyetler bunun sadece iktidara zarar vereceğini düşündüğünü mü sanıyorsunuz ?bunlar hükümet için değil ülkemiz için yapılan kara tuzaklar bu kayıtlarla anlıyoruz ki ülkemizi karanlığa sürüklemek isteyen güçlerin olduğu ve bu güçler hep vardılar,hep dinliyorlardı belki ama bunların bugün ortalığa dökülmesinin tek sebebi ,çok geçmişten bu yana ellerindeki kayıtlarla,açıklarla istedikleri kişilere şantajla istediklerini yaptırıyorlardı kukla gibi oynatıyorlardı ülkemizde herşey onların istediği doğrultada gerçekleşiyordu diye düşünüyorum ,oysa şimdi ülkesi için halkı için bu kişilerin karşısına geçen onların yapacağı her türlü tuzağı,oyunu göze alan cesur başbakanımız var ve böyle bir başbakanımızın bu kararlı gidişatı temiz devlet temiz ülke anlayışıyla attığı adımlar onların planlarını alt üst etti ve nereden saldıracaklarını şaşırdılar,başbakanımızın ülkeyi onlardan kurtarmak için karşılarına geçmesi onların gerçek yüzlerini ve Türkiyeyi nereye sürüklemek istediklerini gözler önüne serdi,bu sert ve acımasız tuzaklar sadece hükümetize değil ülkemize yaralar açıyor,hükümetimizin onları karşına alması onlara meydan okuması onların ülkemiz üzerinden yapacakları oyunlarını bozdu ve bunu kendilerine yediremeyen bu zihniyetler bu hükümetin düşmesi için böyle seviyesiz yollara başvurdular amaçları ta öteden beri süre gelen düzenlerinin tekrar devam etmesiydi,bu hükümet giderse gelen yeni hükümeti avuçlarına alıp perdenin arkasından önüne etki etmeye devam etmekti.
 İşte böyle onlar o ses kayıtlarıyla hükümetten iktidardan bizi soğutacaklarını düşünürlerken tam tersine kararlı başbakanımızın onlara boyun eğmeyip onlarla mücadeleyi göze alması tek devlet,tek bayrak anlayışının altındaki düşüncelerini anlamamızı sağladı,onların yanında olmak ülkeyi onlara bırakmaktı oysa onların karşısına geçerek ülkemizin tek sahibinin bizler olduğunu bize kanıtladı,o kayıtlarla ülkemizin nereye sürüklenmek istediğini görmemiz sağlandı,onlar akıllarınca halkı bölmek ve kışkırtmak isterken  tam aksine halkı hükümete sahip çıkmasına teşvik ettiler,ve şimdi düşünün bu hükümetten vazgeçmek demek dışarıda ülkemizi sevmeyen farklı yerlere sürüklemek isteyen bu güçlere meydanı bırakmak demek değilmidir? ,bu güne kadar bu ülkede iktidardayken kim ülkesi için böyle güçleri karşına alıp mücadele etti,kimse etmedi ve eminim ki Erdoğandan başkasıda etmezdi,kararınız ne olursa olsun seçiminiz Türkiye olsun,ülkemizi karanlıktan,borçtan,silahlardan,enflasyondan,duraklamaktan kurtaran Erdoğanın hakkını inkar etmeden seçiminizi düşünün,kararınızın karanlıktan yana değil aydınlık Türkiyeden olması dileğiyle......

27 Mart 2014 Perşembe

TATLI RÜYALAR

Bunlar ayakta uyuyor,bunların gözleri kör olmuş diyenlere suskun kalamayıp yazmaya başlıyorum,o kör diye adlandırdığınız insanlar sizden uyanık sizden daha net görebiliyorlar buna emin olun,gelin kim uyuyor kim görmüyor bir göz atalım,sağlıktan başlamak istiyorum akp iktidar olmadan önce köhne hastanelerde önce muayene fişi alma kuyrukları,ardından muayene kuyrukları,tahlil ve sonuç alma kuyruklarında saatlerimiz geçerdi,ve tahlil sonuçları günler sonrasına verilirdi,daha sonrada bağlı bulunduğumuz sağlık kuruluşunun anlaşmalı olduğu eczaneleri arar ilaç kuyruklarına girerdik,ya şimdi daha hastaneye gitmeden benim istediğim saatte ve benim istediğim doktordan randevumü alıyorum hiç sıra beklemeden muayenemi ve tetkiklerimi yaptırıp çıkıyorum bütün Türkiyede devlet hastaneleri özel hastaneler seviyesine ulaştırıldı,akpden önce devlet hastanelerinin teşhis ve tedavi cihaz ve makineleri yok denecek sayıdayken böyle durumlarda özel hastanelere sevk edilirken hastalar şimdi hiçbir yere gitmeden devlet hastanelerinde en son teknolojik cihazlarla gerekenler yapılıyor,öyle baştan sağma muayenler yok her ihtile karşı bütün tetkikler yapılıyor,tahlilsiz,muayenesiz ilaç yazılmıyor dört dörtlük hizmet veriliyor,ayrıca her semtte sağlık ocakları kuruldu hiç para ödemeden,sıra beklemeden kendi aile hekimlerize muayenemizi oluyoruz,sadece bu kadar da değil o aile hekimleri evinde yatan yaşlı ve ağır hastaların evlerine giderek hastalık ve sorunlarıyla yakından ilgileniyorlar,hava şartlarından dolayı veya hastanın aciliyetinden dolayı hastaneye uzak olan hastaların bir an önce hastaneye götürülmesi için ambulans helikopterler hizmet vermeye başladı,gülümseyen hemşire,gülümseyen görevli ve gülümseyen doktor anlayışıyla artık hiç bir hastanede sert ve kırıcı davranışlar görmüyoruz,artık kimse devlet hastenesinemi gidiyorsun diye acıyarak umutsuzca bakmıyor gidenlere,çünkü artık devlet hastanelerinde umut var,tedavi var,ilgi var temizlik ve güleryüz var,peki sigarayı bıraktırma çabaları en büyük sosyal ve sağlık hizmeti değilmidir?,caydırcı reklam spotlarıyla binlerce kişinin bırakmasını sağladılar,kapalı alanlarda sigara içilmesini engellemek için yıllarca mücadele verdiler ve başardılar şuan gittiğimiz her yerde rahat nefes alıp veriyorsak onların sayesindedir,aklıma gelen sağlık hizmetleri şimdilik bu kadar,ama bu yazdıklarım sadece sağlık için yapılan hizmetler,diğer yüzlerce güzel hizmetide elimden geldiğince yazacağım.
Şimdi soruyorum gözü kapalı ayakta uyuyor bunlar diyenlere, bu saydığım sağlık hizmetlerinden sizlerde en güzel şekilde yararlan mıyor musunuz? peki bunları biz böyle görürken siz neden göremiyorsunuz?,demekki  uykuda olan biz değilmişiz.....tatlı rüyalar.....

24 Mart 2014 Pazartesi

IŞIĞIMIZ SÖNMESİN

  
   Geçirdiği beyin kanamasıyla tüm sevenlerini ve ailesini üzüntüye boğan Kenan Işık ın sağlık durumunun iyiye gidiyor haberi beni çok sevindirdi,yıllardır ciddiyetinden,ağırlığından ve en önemlisi Türkçeyi  güzel ve doğru kullanan adam olmasından hiç taviz vermedi,gerek sunduğu  yarışma programında gerekse çıktığı bütün programlarda en doğru Türkçeyle konuştu,yabancı kelimelerin Türkçemizden arındırılması için onların yerine kullanılacak en doğru ve etkili kelimeleri kullandı,duruşunu ve olgunluğunu hiç yitirmeden yıllardır kalitesinden ödün vermeden mesleğini en iyi şekilde yapan nadir sanatçılardandır,dileğim bu sağlık sorununun üstesinden gelip bir an önce ekranlarda tekrar karşımıza çıkmasıdır.
     Yeni nesil programcı ve sunucuların senin gibi usta bir sunucudan öğrenecekleri daha çok şeyler var ,onları senin ışından mahrum etme,Rabbim seni ailene ve bizlere bağışlasın dualarımız seninle Türkçe ışığı sevgili Kenen Işık...

22 Mart 2014 Cumartesi

NE EKSİKTİ ?


  Doğuda çocuk olmak mı zor yoksa batı damı?,birçok insan doğuda diyecektir,ama ben farklı bir açıdan ele almak istiyorum, hangi çocuk daha mutludur diye soruyorum,odasında çeşit çeşit oyuncakları olan mı?çamurdan ve tahtalardan oyuncaklar yapıp oynayan mı?hiç yorulmadan koşmadan bilgisayar başında istediği oyunu oynayan mı?sokakta onlarca arkadaşıyla oyunun kuralını,süresini kendileri koyarak oynayan mı?dolabı kat kat kıyafetlerle dolu olmasına rağmen gözü hala başka kıyafetlerde olan çocuk mu?yoksa bayramdan bayrama kıyafet alınan ve o kıyafete gözü gibi bakan çocuk mu mutlu?dışarıda fast food restaurantlarını dolduran çocuklar mı? yoksa yarım ekmeğin arasına domates peynir koyup onu dışarıda arkadaşlarıyla paylaşan çocuk mu daha mutludur?verilen her ödevin bilgisayardan en başta olanını seçip yazıcıdan çıktı alan çocuk mu?yoksa saatlerce kitaplardan araştırıp öğretmeninin beğenisini kazanmak için defterine en güzel yazısıyla yazan çocuk mu daha mutludur?doğu batı diye ayırmak yalnış oldu belki onu şöyle düzeltmek istiyorum varlık içinde yaşayan çocuklar mı yoksa imkanları kısıtlı olan çocuklar mı?hepimizin cevabı aynı diye düşünüyorum.
  
  Peki ne eksikti de çocuklarımız mutluluğu bilmiyorlardı?sorun eksik materyaller değildi sorun eksik zaman,eksik ilgi,eksik paylaşımdı,sorun eksiklerini tamamlamak değil eksik parça olamamaktı,onlara her istediklerini alarak mutluluğu verdik sandık,onları dışarıdan uzak tutmak için dışarıyı öcü gibi tanıttık,oysa uzaktan onları izleyerek  mahalle arkadaşlıkları kurmalarına izin vermeliydik,paylaşmayı,dostluğu,oyun oynarken yorulmayı,koşmayı,terlemeyi oyunda olsa kaybetmeyi,kazananı tebrik etmeyi öğrenmelerine izin vermeliydik,gece yatağa yattıklarında yeni çıkan telefon modellerini değilde sokakta arkadaşlarıyla hangi oyunu oynayacaklarını hayal etmelerini sağlamalıydık,verilen sorumluluğu en kolay yoldan değilde araştırarak,severek yapmaları için teşvik etmeliydik,geç mi kaldık? hayır kalmadık, pahalı eşyaların değil sıradan şeylerinde mutluluk verebileceğini onlara göstererek başlayabiliriz bence,çamurla,toprakla oynamalarına izin vererek,bilgisayar üzerinden değil arkadaşlarıyla kardeşleriyle gerçek hayatta hangi oyunları oynayacaklarının listesini çıkarak başlayabiliriz,ihtiyaç dışı çocuklarımıza aldığımız herşey çocukların tatminkarsızlığına yol açar,şükretmeyi,hayal kurmayı,paylaşmayı,sorumluluklarını unutturacak şeyler yapmayarak ve almayarak başlayabiliriz onlara mutlu olmayı öğretmeye......

Bİ KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ

   Son gittiğim filmdi bi küçük eylül meselesi,filme kararsız girmiştik ,filmin ilk yarısı o kadar sıradan ve sıkıcıydı ki keşke başka filme girseydik dedirtti bize, ilk yarı arasında filme girmemeyi bile düşündük ama sonra zaman geçsin diye ikinci yarıyı da izlemeye karar verdik ve o sıkıcı film öyle sürükleyici ,akıcı halde yön değiştirdi ki bu film ilk yarının devamı mı gerçekten dedirtti,iyiki izlemeye karar vermişiz çünkü sonunun böyle sıra dışı biteceği ilk yarıya bakarak kimsenin aklına gelmezdi,kesinlikle tavsiye edebileceğim bir film oldu.
    Filmin özetini çıkarmak niyetinde değilim ama son derece özgür ve şımarık kız olan Eylülün benim senin gibi biriyle ne işim olur dediği sahnede Tek'in ama oldu ,sen benim elimi tuttun dediği an bu dünyada masum,tertemiz,zararsız sevgiler besleyen insanların hala var olduğunu
hatırlatıyor insana,dünyaya kapılarını kapatmış birinin sırf sevdiğini sandığı kişiyi mutlu etmek için bilmediği halde dans etmesi,korktuğu halde denize girmesi,çekingenliği,utangaçlığı Tekin yüreğinin başkalığını gösterdi hem Eylüle, hem bize.Aşk mıdır bu?yaşlı ve umutsuz gözlerle,eğer soruyorsan değildir demektir,diyen Tek izleyenleri masumiyetine ve aşkının büyüklüğüne hayran bıraktı,varmıydı Tek  o filmde olduğu gibi gerçek hayatta da Tekler varmıydı,olabilir miydi?

21 Mart 2014 Cuma

TOPRAKLA YAĞMURUN AŞKI


   
Baharın geldiğini bize google müjdeledi,ama bu sene bahar zaten hep bizimleydi,ara ara sonbaharı yaşadık ara ara ilkbaharda gibiydik kar görmedik,kış görmedik hep bahardaydık,çok kuru bir kış geçirdik,neyse ki beklenen dilenen o yağmurlar martla birlikte geldi ve bereketlendirdi toprakları,ıslanan her toprağın o büyülü kokusunu hissettik içimizde,yağmuru bizden çok bekleyen topraktı aslında o kadar özlemişti ki toprak yağmuru,onun özlemiyle kurumuştu,sararmıştı,yağmura kavuşacağı anın hayaliyle direniyordu sıcaklara ve o beklediği an gelmişti kavuşmuştu sonunda yağmuruna o kadar özlemişti ki  yağmuru doymadı ıslanmaya,sulanmaya,çatlamış,kurumuş susuz kalmış dudak gibiydi,o suyu içmeliydi son damlasına kadar içine çekmeliydi,sanki bir daha kavuşamayacaklarmış gibi doymalıydı yağmura,en derinlerinde bile hissetmeliydi yağmuru,yağmur gittiğinde yağmurun izleri kalmalıydı toprakta belki günlerce belki aylarca kavuşamayacaklardı birbirlerine o yüzden aylarca yetecek kadar yağmur çekmeliydi içine çünkü önünde uzun aylar boyunca ondan beklenen bereketi o yağmurla verecekti ,üzerine atılan her tohuma can verecekti,köklendirip,büyütecek çiçek açacak,meyve verecekti ,tohumu ekene kendine hayran bırakacaktı ve belkide o çiçeklerle,yeşilliklerle yağmurun o na gelmesine karşılık oda böyle teşekkür edecekti yağmura ,o yüzden yağmura muhtaçtı,o yüzden yağmura hasretti o yüzden yağmuru herkesin gördüğünden farklı görür farklı beklerdi ve belkide çiftçinin toprağa aşkı gibi toprakta yağmura aşıktı,ne güzel bir aşktır bu, her kavuşmada birbirlerine olan hasretin kokusunu yayarlar ıslatıp ıslandıkça, kavuşmalarının,bütünleşmelerinin seyircisi olan bizleri kendilerine hayran bırakırlar, böyle bir kavuşmanın ardından yeşilliklerle,çiçeklerle,kokularla,bereketle yağmura olan aşkını ispatlarcasına gösterir toprak kendini bize,aşk böyle olur dercesine,dimdik ağaçlarla,rengarenk çiçeklerle ben yağmurla varım yağmurla bütünüm dercesine.....

   İşte böyle keşke toprakla yağmurun  aşkı gibi derin sevgiler ve aşklar olsa insanlar arasında da, ne güzel olurdu değilmi? yanındayken kıymet verseler,gidince özleseler,bekleseler,kavuşunca can olsalar,bir olsalar sımsıkı sarılıp aşk olsalar ,aşık olsalar,birbirlerine olan aşklarını yağmur gibi toprak gibi haykırsalar dünyaya.....

19 Mart 2014 Çarşamba

ÖRTÜLÜ SİYASET

   Her gün olduğu gibi bugünde haberlerde siyasetçilerin mitingine geniş yer verilmişti onlardan bir tanesine yine takılıp kaldım ve pes demekten kendimi alamadım, Kılıçdaroğlunun Ankara mitinginde söylediği bir sözdü bu,tam olarak olmasada şöyle bir söz, biz başörtüsü üzerinden siyaset yapanlardan değiliz diyor,başörtülüde bizden açık olanda bizdendir,başörtüsü üzerinden siyaset yapanlara sesleniyordu kendince ve bu sözler üzerine pes doğrusu dedim ,başörtüsünü ulusal bir yaraymış,ulasal bir ayıpmış gibi sizler kullanmadınız mı? başörtülü insanların üniversitelere girmelerini ,meclise girmelerini sizler yuhlamadınız mı,?başörtülü insanların devlet kuruluşlarında çalışmalarına sizler karşı çıkmadınız mı?yani Türkiyeyi ikiye bölüp başörtülülerin sadece ev hanımlarından ibaret olabileceğini yani sadece annelerimizin ve çalışmayan bayanların başörtü takabileceğini sizler dile getirmediniz mi? ve sizlere rağmen başörtülü bayanların da ,başı açık bayanlarla aynı hak ve özgürlüğe sahip olmaları için yıllarca mücadele veren Başbakanımız Erdoğan mı başörtülüler üzerinden siyaset yapıyor oldu şimdi,yapmayın artık söylediklerinizi yaptıklarınızı inkar etmeyin ,bu halk her şeyi yaşadı ve gördü sizler neyin peşindesiniz,bu ülkede dini inancının gereği başını gururla örtüp gururla topluma faydalı işler yapıyorsa,başörtülü öğrenci dışlanmadan okuluna gidebiliyorsa,başörtülü memurlar devlete ve topluma severek hizmet veriyorsa,başörtülü öğretmenler okullarda yadırganmadan mesleklerini yapabiliyorlarsa ,bütün bunlar bu ülkede değişimin ve özgürlüğün en büyük kanıtlarındandır,şuan benim oğlumun öğretmeni başörtülü ve çok samimi söylüyorum çocuğumun böyle başarılı,bilgili ,aydın bir öğretmeni olduğu için gurur duyuyorum bu örtü yasağı kalkmasaydı belkide bu öğretmenimiz evinde oturacak mesleğini yapamayacak ve yıllarca okuduğu boşa gidecek toplumada hiçbir faydası olmayışının üzüntüsünü yaşayacaktı.
      Biz halk olarak yapılan doğruların,yapılan değişimlerin,yapılan hizmetlerin farkındayız bizlere sunulan özgürlüklerin farkındayız elinizi vicdanınıza koyup sizde birazcık ta olsa kabul edin artık bunları.

18 Mart 2014 Salı

GERÇEK HİZMETLER


  Gaziantep in Türkiyeye ve dünyaya adını Celal Doğanla duyurduğu inkar edilemez bir gerçektir.Gaziantepin her alanda gelişmesi ve yenilenmesi celal doğan sayesinde olmuştur,sanayide,sporda,tekstilde ve birçok iş sahasında celal doğan Gaziantep için çok büyük yatırımlar yaptı ve yaptırdı,modern bir şehir ünvanına onun sayesinde kavuştu,yenilendi ve gelişti,Gaziantep için çok önemli adımlar attı yollar çizdi,istikrarlı bir şekilde yıllarca Gaziantep için çalıştı ve başardı,onun attığı bu adımlar ve çizdiği yollar ondan sonra gelenlere örnek teşkil etti ve Asım Güzelbey in belediye başkanlığına gelmesiyle Gaziantep aynı çizgide gelişmeye ve yenilenmeye devam etti,Asım Güzelbeyin şehre modern yapılar katması,kültürel değerlerimizi koruma altına alması tarihi yapılara sahip çıkması,doğaya verdiği önemle parkların çoğaltılması,hastanelerin yenilenmesi ve daha birçok yararlı hizmetlerle Gaziantepe verdiği önemi gözler önüne serdi ve şimdi,aday olan Fatma Şahininde aynı yolda ve çizgide Gaziantepe gönül vereceğini biliyoruz ve bir kadın olarak şehre ayrı güzellikler ve yenilikler getireceğini şimdiden tahmin edebiliyorum,bir kadın olarak kadın bir belediye başkanımızın olmasından gurur duyacağız,çünkü kadın eli değen her yerin güzelleştiği bir gerçek, o yüzden Fatma Şahinin bu şehre katacağı güzellikleri düşünmek bile bize heyecan ve umut veriyor,Fatma şahinin bu alanda da başarılı olacağından hiç şüphem yok ona bu yolda başarılar diliyorum bir Gaziantepli olarak Gaziantepe canı gönülden hizmet verip Gaziantepi dahada ileriye götüreceğini düşünüyorum.
   Ve işte gördünüz ben parti taraftarı değilim ben hizmet taraftarıyım kim halk için gerçekten çalışmış çabalamışsa ortaya çıkan sonuçla kendini kanıtlamışsa hangi partiden olursa olsun çabası ve hizmetleri inkar edilemez,bende halktan biri olarak gerek şehrimize gerek Türkiyeye kim en iyi hizmeti vermişse ve vereceğine inanmışsam  onun takdircisiyim ve taraftarıyım.

17 Mart 2014 Pazartesi

BEKLENEN YAZI DİZİSİ

    Ayın 15 inde konuşacak ve her şey altüst olacak diyenlerin beklediği konuşma, yazı dizisi halinde bu gün başladı,daha önceleri tabiri caizse yerden yere vurdukları,olmayacak sıfatlarla adlandırdıkları,oysa bu gün saygıdeğer ünvanını verdikleri Fethullah hocalarının umutla bekledikleri konuşma bugün kendi gazetesinde başladı ve görün bakın bu yazılardan kimler neler çıkaracak,o dört gözle açık yakalamak isteyenler bu yazılardan işlerine gelen kelimelerden ne senaryolar yazacaklar,o kelimeleri cımbızla yazıdan çekip süsleyip,makyajlayıp halka kendi düşüncelerini hocanın sözleriymiş gibi sunacaklar,o yazılardan prim yapmak isteyenler yazının devamını okumak için gece uyku uyuyamayacaklar,bir senedir halkı etkilemek,inanmalarını sağlamak için her türlü yola başvuranlar ve Akp ye güvenenlerin beynini bulandırmak için ortalığa kıvılcım atıp maskelerini takıp bekleyenler ,şimdi  bu yazıyla bütün dengelerin sarsılacağını ve AKP nin seçmenini kaybedeceğini umuyorlar ama düşünemedikleri  bir şey var ne yazılırsa yazılsın,ne oyunlar oynanırsa oynansın,halk gerçeğin ne olduğunu ayırt edecek ve neye inanacağını bilecek zihniyette,çalınanın,satılanın hesabını tutacak seviyede ve halk hem çalıp,hem satıp hemde bu kadar hizmetleri halkına sunan,Türkiyeyi bu seviyeye getiren,halkına barış,bereket,refah sunan böyle bir liderden kolay kolay vazgeçmeyecektir ,o yüzden siz ne derseniz deyin ne yaparsanız yapın halkın gözünü boyayamayacaksınız söylediğiniz iddia ettiğiniz her şeyin yanında bu ülkede değişimin,gelişimin ve hizmetlerinde ortada olduğunu kabul edin artık.....

16 Mart 2014 Pazar

SAHİPSİZ EVLER

   Son iki senedir sınır ili olmanın ceremesini yaşıyoruz,Kilis,Şanlıurfa ve biz Gaziantepliler Suriyelilerin Türkiyeye sığınmaya başlamasından bu yana kendi şehrimizde yabancı muamelesi görmeye başladık ,çünkü Antepdeki ev sahipleri kendi hemşehrililerini yoksayıp suriyelere ev satıp ev kiraya vermek için birbiriyle yarış haline girdiler,bu öyle bir yarış olduki,kazananı yok ama kaybedeni çok bir yarış oldu,Antepde evi olan birçok ev sahibi evini satılığa çıkarıp kendi kiraya çıktı,sebep ise evi olmayan Suriyelilerin üzerinden rant yapmaktı,çünkü satılığa çıkarılan evlerin fiyatı öyle böyle değil dudak uçurtacak kadar uçuk fiyatlardı ,Suriyeliler şehrimize gelmeden önce 150 bin lira olan Karataş dediğimiz semtte evler biranda 250-300 bine kadar çıktı bu bir şey değil İbrahimlide ise 250 binden başlayan evler 400-450 bine kadar fırladı şaka değil bizde önce şakamı diye yanlışmı anladık acaba diye satılık yazan ilanlardaki numaraları arayıp fiyatı doğru duyduğumuza emin olmak için tekrar tekrar sorduk ve büyük şaşkınlıklar yaşadık ve bu sadece satılık olanlarda değil kiralık olanlarda iki üç kat arttı, işte böyle hepsi birlik olup kendi memleketlilerini unutup Suriyelileri bu tuzağın içine düşürme yarışına girdiler,ama düşünemedikleri bir şey vardı ,o savaşın ortasından kendi canlarını zor kurtarmış bu insanların bu evleri almaya nasıl güçleri yetecekti,binbir zorluklarla kredilerle ev almak isteyen kendi hemşehrililerini yoksayıp,oturup bu tuzağa düşecek insan beklediler, peki her şey hayal ettikleri gibi mi oldu ,hayır olmadı olmasını beklemek de hayalin ötesine gitmezdi zaten,kendi semtimizden biliyorum tam dokuz aydır satılık yazan afişler balkonlarda,camlarda çürüdü ama bir türlü o daireler alıcısını bulamadı ve bu fiyatlarla bulması da mümkün değil.
      Her şeyleri para olmuş bu insanlara Allah vicdan versin demekten başka elimizden gelen bir şey yok,yazık ki ev sahibi olmak isteyenlerin ev almalarıda bu şartlarda hayal oldu.

14 Mart 2014 Cuma

HANİ BENİM GENÇLİĞİM ANNE

   Yeter artık kimse kimsenin ekmeğine göz dikmesin,kimse kimsenin huzurunu bozmasın,kimse masumlara ve çocuklara dokunmasın,kimsenin çocukluğu,gençliği çalınmasın,haksız yere kimse karanlıklara atılmasın, bu ülkede hepimizi aynı güneş aynı hislerle ısıtsın ,soluduğumuz aynı havayı aynı duygularla çekmiş olalım ciğerlerimize,nerede olursak olalım gece gökyüzüne baktığımızda o ay ve yıldızlar bayrağımızı çağrıştırsın bize,aynı gökyüzünü görüp,aynı güneşi bekliyoruz,aynı havayı soluyup,aynı yıldızları sayıyoruz ,o halde neyi paylaşamıyoruz,bu ülkede hepimizin bu topraklarda,bu çocuklar ,bu polisler ,bu gençlerde bizim,hepimiz aynı gökyüzü altında aynı topraklarda yaşıyoruz bırakın kini nefreti dost olalım kardeş olalım,yıldızlar gibi bir arada yaşamaya ve herkesi kendimize hayran bırakmaya çalışalım......
  Ahmet Kaya nın bu şarkısı beni her dinlediğimde duygulandırmıştır,bu sefer daha başka duygularla dinledim ve daha çok etkilendim,son eylemlerde ve daha öncesinde hayatını kaybeden o gencecik fidanlar ve arkasında yetim kalan çocukların polis babaları geldi gözümün önüne, ve bu duygularla diyorum ki,kimsenin sevinci,çocukluğu,gençliği yarım kalmasın,kimsenin çocukları yetim kalmasın ve hiç bir anne baba evlat acısı yaşamasın artık.


Ahmet Kaya Hani Benim Gençliğim Anne (penceresiz kaldım anne) from emel antep on Vimeo.

13 Mart 2014 Perşembe

HERŞEYE VE HERKESE SAYGI

  Dün Berkin Elvanı uğurlamak için biraya gelen binlerce insanın duyarlılığı ve birlikteliği bazı istisnalar dışında gerçekten duygu vericiydi,yaşanan kötü ve acı olayları bu konudan ayrı tuttuğum için hiçbir kötü niyet ve sahtelik içermeyen insanların bu yaptığı anlamlı yürüyüşe saygı duyuyorum,ama benim yüreğime dokunan başka bir konudan bahsetmek istiyorum,o yürüyüş ve gösterilerde gözüme çarpan en acı karelerden birisi baş nimetimiz olan ekmeğin ayak hizalarında yerlere konulmasıydı bu manzaraya  saygı duyacak kimseyi de tanımıyorum bu gerçekten düşünülmeden yapılmış bir gösteriydi,bize daha konuşmayı anlamayı öğrendiğimiz andan itibaren ekmeğe saygıyı öğrettiler,yere yanlışlıkla bile düşse ekmeği alnımıza götürüp üç kere öpmeyi öğrettiler,yere dökülen kırıntıların üzerine basılmadan toplanmasını öğrettiler,artan bayatlayan ekmeklerin çöpe değil kuşlara ıslatarak verilmesini öğretttiler,işte bu yüzden ekmeğin kutsallığına inandık ve bildik,biz milletçe hepimiz aynı duyarlılıkta olduğumuzu düşünerek dünkü o ekmeklerle yapılan  gösterileri çokyanlış buldum,o ekmeklerin tabiki bilinçli yerlere konulduğunu düşünmüyorum ama keşke etraftan gören,bilen kişiler o kişileri uyarsaydı.
    Tabiki bu eylemleri herkes işine geldiği ve görmek istediği gibi yorumlayacak ben ileri boyutlarını ve taraflarını konuşmak niyetinde değilim zaten,ben sadece gördüğüm ve etkilendiğim konuları kendi yorumumla dile getiriyorum işte bu günde etkilendiğim kare buydu onu yazmak istedim hepsi bu ,bizim ülkemizde bayrak,kuranı kerim ve ekmek kutsaldır,bunların yerlerde olması birimizi değil hepimizi üzer,ekmekle değil,şiddetle,saldırıyla değil ,saygıyla,anlayışla ,yanyana elele yürüyüşler görme dileğiyle.....

BİZ HEPİMİZ KARDEŞİZ

         Dünden beri kanal kanal gezip haberleri takip ettim, her kanalda aynı konuyu çok farklı yorumlarla izledim,şimdi biz izleyici olarak hangisine inanmalıydık,sonuçta biz bu ülkede olan biteni medyadan öğreniyoruz peki hangisine inanmalıyız ulusal konularda tarafsız yayın yapan o kadar az sayıda kanal var ki onlardan bile bazen şüphe ediyoruz,Berkin olayı dün akşam her kanalda farklı yorumlandı farklı ele alındı,yorum ve taraf neresi olunursa olsun,hayata gözlerini yummuş küçücük,masum bir çocuğun üzerinden farklı sonuçlar ve yorumlar çıkarmanın Berkinin ailesinin acısını çoğaltmaktan başka bir şey yapmaz.Son günlerde yine bir kıvılcım çıkmasını ve bu kıvılcımdan ateş topları yapmayı bekleyen kesimler Berkinin ölümüyle yine gün yüzüne çıktılar,Berkini uğurlamak isteyen yüzlerce belki de binlerce duyarlı insanların arasına karışıp,ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar,oradakilerini tahrik edip olayı farklı boyutlara taşımak istiyorlar,sırf dün akşam ve sabah izlediğim birçok haberde taşlarla,sopalarla,tekmelerle etraflarındaki otobüslere,polis araçlarına,tomalara zarar veren onlarca gruplar gördüm ve ne yazıkki bu sabah ki haberlerde dün yaşanan olaylarda gencecik bir fidanın daha dalından koparıldığını görünce kahroldum,22 yaşında daha gençliğinin baharında olan Burak Canın olaylarda hayatını kaybetmesi herkesi olduğu gibi benide çok üzdü ve sonrasında Tuncelideki olaylarda da bir polisimizin hayatını kaybetmiş olduğu haberini de duyunca üzüntüm daha da arttı yazık değil mi ?,hem Burağın geride bıraktığı sevenlerine hem o polisimiz Ahmet Küçüktağın ailesine, bu acılar sizin vicdanınızı sızlatmaya yetmiyor mu?,geride kalan anne babaların ve yetim kalan polis çocuklarının gözyaşları ,feryatları sizin içinizi hiç mi yakmıyor?,  nedir amacınız,neye isyanınız ,böyle şiddetle,saldıryla nereye varacaksınız bir durun nefes alın ve düşünün kime zarar veriyorsunuz,kimin karşısındasınız,böyle eylemlerle neyi düzeltip ne elde edeceksiniz.
       Yeter artık başka Berkinler,Buraklar,ve başka polisler ölmesin sağduyunuzu dinleyin,vicdanınıza kulak verin,bu eylemler ve olaylar yüzünden yaşamını yitiren gerek halktan,gerekse polislerimizden olsun hepsi bu vatanın evlatları değilmi?İzmirdeki olaylarda elinde ekmekle feryat eden yaşlı teyzemize kulak verin bir düşünün,düşünün diyor bu evlatlar da,polislerde bizim, bu ülke hepimizin bütün bunlara ne gerek var diyor ve yaşananlara çok içten ağlıyor ,bi durun artık düşünün ,sağduyunuzu yitirmeden ,barış içinde kardeşce yaşamak varken,saldırının,şiddetin,tahriğin, bu amacını aşan eylemlerin ne size nede başkasına hiçbir faydası yoktur,dostça , kardeşce, barış içinde yaşamak dileğiyle.....

MUTLULUĞUN SIRRI


               Mutluluğun formülü 40 ayette saklı…
         Haber 7 com da Sevinç Özarslan'ın yazısında Gürkan Çelebi'nin Kuranı kerimdeki sürelerden çıkardığı mutluluk mesajlarından bahsediliyordu okuyanlar mutlaka vardır ama kendi sayfamda olması adına sizler lede paylaşmak istedim 
  
Takvim gazetesine yazdığı aşk yazılarıyla tanınan İrfan Gürkan Çelebi, farklı bir kitap hazırladı. Çelebi, “Vahiyden Kalbe” adlı çalışmasında yıllardır bulunamayan mutluluğun formülünün Kur’an-ı Kerim’deki 40 ayette saklı olduğunu söyledi.

 ‘Mutluluğun formülünü bulmanın binbir yolu’na dair bugüne kadar yüzlerce kitap yayınlandı. Birbirinin kopyası olan bu kitaplar yayınlanmaya da devam ediyor. Oysaki yazar İrfan Gürkan Çelebi, bunlara hiç gerek olmadığını düşünüyor. Mutluluğun formülünü veren kitap, 1400 yıl öncesinden insanoğluna zaten gönderilmişti. Birçok filozofun, edebiyatçının sözlerine kulak verip mutluluğun peşine düşen insanlar, Yüce Yaratan’ın tavsiyelerini yıllarca göz ardı etmişlerdi. Çelebi’ye göre Aristo’yu, Rousseau’yu, Shakespeare’i çok iyi bilenler, aslında kendilerini herkesten daha iyi tanıyan Yaratıcı’nın mutluluk önerilerini araştırmadılar. Belki de merak etmediler. Aslında Kur’an-ı Kerim mutluluğun başucu kitabıydı. İşte Çelebi, Kur’an-ı Kerim’i anlamakta zorlandığını söyleyen, aralarında bir uçurum olduğunu zanneden, onu hiç eline almayanların okuması gerektiğini düşündüğü bir çalışma hazırladı. “40 Ayet Tefekkürü Vahiyden Kalbe” adlı kitabında insan ilişkilerinde başarılı ve mutlu olmanın yollarını anlatan 40 ayeti bir araya getirdi. 
                            İşte Çelebi’nin ayetlerden çıkardığı mesajlar

İsra 37 : Kibirli olma, alçak gönüllü davran.
Müddesir 1-5 : Kendini fazla abartma.
Tekvir 25-27 : Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.
Bakara 156 : Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından
çıkarma.  
Beled 5-6 : Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.
Hucurat 10 : Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden
uzaklaştırma.

Muhammed 7 : İyiliği karşılık beklemeden yap.
Rum 21 : Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret
göster. 
  Vakıa 83-87 : Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.
Bakara 263 : Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.
Furkan 63 : Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine, öfkenin dinmesini
bekle.  
İnşirah 1-3 : Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.
Maun 4-5 : Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.
Mücadele 7 : Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.
Rahman 7-9 : Çıkarcı olma. Adil davran.
Tekasür 1-2 : Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.
Tevbe 40 : En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.
Fatır 19-22 : Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda
olanları görüp rahatla.
Fecr 27-28 : En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.
Hakka 33-35 : Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda
etme.
Haşr 10 : Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.
Kalem 1-2 : Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü
insanların yararına kullan.

Münafıkun 4 : Bencil olma, tebrik etmeyi bil.
Saff 2 : Yalandan uzak dur.
Yusuf 32-33 : Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir
almasına izin verme.
Ankebut 41 : İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.
Al-i İmran 92 : İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir
ihtiyaçtır, asla unutma.

En'am 50 : Ön yargılarla hayatı kendine zehir etme.
En'am 60 : Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.
Felak 1-5 : Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.
Hacc 46 : Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.
İbrahim 42 : Merhametli olmaktan asla vazgeçme.
İsra 23 : Anne ve babana 'off' bile deme.
Nisa 149 : Kendini sürekli övmekten uzak dur.
Yunus 12 : Vazgeçilmez olmadığını kabul et.
Enfal 56 : Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.
Furkan 43 : Heveslerini kendine ilah edinme.
Necm 3 : İnanma duygunu diri tut.
Nisa 58 : Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme...

12 Mart 2014 Çarşamba

BİR FİDAN DAHA YOK OLDU

 
   Masum bir beden daha yok oldu,suçsuz,günahsız henüz daha 15 yaşında küçücük bir çocuk hiç ilgisi olmadığı bir olayın kurbanı oldu,hayatının daha ilkbaharında soldu,dalından koptu,küçücük Berkin aylardır bu hayata bağlanmak için direndi ama olmadı,dayanmadı bedeni,kalmadı gücü,geride gözü yaşlı anne babasını bırakarak terketti bu hayatı,Rabbim bu acıyı hiçbir anneye babaya yaşatmasın çok ağır bir acı Allah Berkinin anne babasına sabır ve dayanma gücü versin.
  Berkin ve ailesi Aylarca süren amacını aşan o taksim olayları yüzünden maddi manevi zarar görenlerden sadece bir tanesiydi, küçücük bir kıvılcımla çok farklı boyutlara ulaşan,gezi adı altında yapılan o eylemlerde zarar gören yüzlerce kişiden biriydi sadece,ne yazık ki amacını aşan o eylem birçok kişiyi  maddi manevi zarara uğrattı, kimi hayatından yara aldı ,kimi ekmek teknesinden yara aldı,Berkinin ailesinin acısı hepimizin acısıdır,gezi parkı olaylarında maddi manevi zarar gören herkesin zararı bizim,Türkiyemizin zararı ve acısıdır.

ADAM KİMDİR?

     Bu akşam haberler yine siyasetçilerin mitinglerinden karelerle doluydu,o mitingler ki başlı başına  bazen bir komedi,bazen ise gerilim filmi izliyor hissi veriyor bana,bu akşamkilerinin bazıları ise resmen sokak atışması yapan insanları çağrıştırdı ki o atışmalar çoğu zaman seviyesizce,şuursuzca söylenmiş kelimelerden oluşur,o an ağzından ne çıktığı hiç önem taşımaz tek gaye karşıdakini bastırmaktır eğer ki bastıramadığını hissederse bu sefer ya iftiraya yada şiddete başvurur,işte bu akşam ki izlediğim Kılıçdaroğlunun yaptığı miting haberide bana tam da bunu çağrıştırdı,sözde seçime hazırlanan bu kişinin kendinden ,yapılacak hizmetlerden bahsetmek,belediye başkan adayları hakkında konuşmalar yapmak yerine sürekli Erdoğandan bahsetmesi hemde bahsederken öyle böyle değil her taraftan saldırması,karşılıksız yapılan sokak atışması gibiydi,hergün biraz daha sert biraz daha acımasız olan sözleri bu akşam doruktaydı,baş çalıcı diye adlandırdığı  Erdoğana adamsan istifa edersin tabi böyle birisinede adam demek ne kadar doğru olur adam bile denmez diyor,bu ne kadar ağır bir söz ,ne kadar düşünülmeden söylenmiş bir söz,sen orada halktan oy isteyen birisin senin bu sözlerin birilerinin hoşuna giderken birilerini tahrik ediyordur amacın halkı birbirine düşürmek midir?,adamlık sana göre neyle ölçülür,o mertebeye nasıl erilir sen söylede halkta bilsin,adamlık halktan ,hizmetten bahsetmek yerine hep karşıya taş ,çamur atmak mıdır?,kime oy verirlerse versinler saygı duymak yerine halka böyle birine oy verirken düşünün demek midir? ,adamlık sana göre nedir bilmiyorum ama bana göre siyasetçilik bu değildir,senin her mitinginin tamamı Erdoğana hakaret ve ithamlardan oluşuyor,bırak Erdoğanı artık, yapacaklarınızdan bahset,değiştireceklerinizden bahset, yapılmayanlardan bahset yanlışlardan ve olması gerekenlerden bahset,her gittiğin ildeki sorunlarla ilgilen onlardan bahset Erdoğanı konuşmanın sana hiçbir getirisi olamaz buna emin ol, çünkü bu halk böyle asılsız,bomboş sözlerle değil yapılan binlerce hizmetler,yapılan binlerce yenilikler,yapılan değişimlerle,sunulan refah,huzur ve barışla değerlendiriyor Erdoğanı sen ve diğerleri ne söylerseniz söyleyin halkın kararını etkileyemeyeceksiniz, çünkü bu halk ne kör ne sağır nede dilsiz bu halk Erdoğandan öncesini ve Erdoğanla olan süreci  değerlendirecek zihniyette bu halk kime oy vereceğine başkaların sözüyle değil yapılan hizmetlerle karar verir,bu halk her şeyi görüp duyuyor sakince ve sabırla seçim günü bekliyor.
      Halkın gözünden daha da düşmeden sizlerde sakin ve olumlu davranışlar sergileyin artık,bırakın halk özgür iradesiyle oyunu kime vermek istiyorsa versin,halkı tahrik etmekten,caydırmaktan,etkilemekten vazgeçin,seviyesiz saldırıların kimseye faydası olmadığı gibi kimseyi de etkisi altına alamaz.

11 Mart 2014 Salı

HEY GİDİ GÜNLER HEY

  Dün televizyonda kanal gezerken ulusal kanallarımızdan show tv de Ceylanın konuk olduğu programda Ceylanın söylediği kürtçe türküye denk geldim,gerçekten çok şaşırmıştım şaşkınlığım Ceylanın kürtçe türkü söylemesi değildi,şaşkınlığım ulusal bir kanalda buna izin verilmesiydi, ister istemez rahmetli Ahmet Kaya geldi gözlerimin önüne ve kanalların o zaman ki yayın politikaları geldi,dağ gibi adama kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bunada klip çekeceğim demesi üzerine linç girişiminde bulanan sanatçıyım diyen o sanatçılar ve programcılar geldi gözümün önüne,yapılmamış bir şarkı yüzünden o dağ gibi adamı sürgün etmeleri,memleketine,ailesine,sevdiklerine ve onu seven dinleyen milyonlarca kişiye hasret bırakmaları,hakketmediği bir saldırı yüzünden yaşamayı ona haram etmeleri geldi gözlerimin önüne, şimdi bu gördüklerimi keşke Ahmet Kaya'da görseydi o çok istediği kürtçe şarkıları canlı canlı söyleseydi diyorum kürdüm ve kürtçe şarkı söylerim demenin ayıplanıp yuhlanmadığını görseydi,peki ne oldu da o zaman kürtçeye ve kürtlere karşı gelenler,kürtçeyi yanlış değerlendirip yanlış adlandıranlar,kürtçenin bir lisan olduğunu unutup pkk ile bağdaştıranlar, ne olduda yön değiştirdi,ne olduğunu ben söyleyeyim Başbakanımız Sayın Erdoğanın ayrımcılığın kalkması için yıllarca verdiği mücadelenin sonucuydu bu,bu ülkede yaşayan herkesin aynı hak ve özgürlüklere sahip olduğunun kanıtıydı,şu an kürtçe yayın yapan bir ulusal kanalımız varsa ve diğer kanallarda da kürtçe türküler,şarkılar söylenebiliyorsa bu Erdoğanın başarısıdır. 
     Ah özgün adam, keşke uzaktan görüyor olsaydın bu günkü Ülkeni, ozaman senden vatan haini gibi sözedenler şimdi her sene seni anma törenleri düzenliyor,senin şarkılarından programlarına jenerikler yapıyorlar,senin şarkılarından hayatından slaytlar hazırlayıp halka (daha doğrusu yeni nesile)seni çok sevmişler gibi izlenim bırakmak istiyorlar,ah keşke görebilseydin görmek istediğin Türkiye'ye kavuştuğumuzu,keşke görebilseydin herkesin bu topraklarda birbiriyle kardeş olduğunu hep barış derdin,özgürlük derdin,demokrasi derdin şarkılarında ,bütün bunlar gerçek oldu rahat uyu AHMET KAYA.....

10 Mart 2014 Pazartesi

HER ŞEY SEÇİM İÇİN

                                       
  Düne kadar Fettullah Gülen'i sevmeyenler,sahtekar ,düzenbaz diyenler,Gülenin okullarında dershanelerinde okuyan çocuklara öcüymüş gibi bakanlar,o çocukların beyinlerinin yıkandığını düşünerek acımasızca kendi çocuklarından uzaklaştıranlar,kimi Allaha dua ederken görseler aşağılar bir dil ve tavırla buda Fethullahçı diyenler,Erdoğanın Gülenin kuklası olduğunu böyle giderse ülkeye şeriat kanununun hükmedeceğini söyleyenler,zaman gazetesini okumayan okuyanlarada küfürler yağdıranlar,stv yi kanal listelerinden silip,izleyenlerede yobaz diyenler....şimdi söyleyin bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz ne oldu da bütün bu yaptıklarınızı söylediklerinizi inkar edip Gülenin tarafına geçtiniz geçmekle yetinmeyip,onunda sizin tarafınızda olması için dualar etmeye başladınız,Gülen hakkında bizim bilmediğimiz ne oldu? okullarını, dershanelerini Atatürkçülere mi devretti,gazete,tv ve bankasını sizlerden birilerine mi bağışladı?,ne oldu da o kral siz soytarı oldunuz,nedir bu dönekliğin,inkarcılığın sebebi,biz biliyoruz sebebini, tüm bunlar seçimi kazanma oyunlarınız,attığınız iftiralarınız,seviyesiz hakaretleriniz halkı tahrik planlarınız hepsi seçimi kazanmak için ama unuttuğunuz bir şey var oda bu halk nasıl gezi olaylarında sabırla ve sessizce yerinde oturup dualarla başbakanının yanında olduysa yine öyle olacak, sabırla sükunetle attığınız her çamurların size yapışacağı günü bekleyecek,Allah'a şükürler olsun ki bu oynanan oyunlar sayesinde başbakanımızın kimsenin kuklası olmadığını da gördük, bu halk için herkesi karşısına alabileceğini de gördük,bu halkın refahı,huzuru ve barışı için ne kadar çabaladığını da gördük,halkını bu kadar seven birisinden bizi nasıl soğutabilirsiniz mümkün mü bu sizce?

6 Mart 2014 Perşembe

SESSİZ SAYFA


   Bu blogda yer vereceğim birçok paylaşımın ,bu bir yazı olabilir,müzik olabilir,resim yada video olabilir, hayatla ,yaşanmışlıkla,tecrübelerle kıyısından köşesinden mutlaka azda olsa ilgisi olacaktır,ben bu sayfada  sessizce yazacağım çünkü sessizlik en güçlü seslerden daha etkilidir,kalemim (klavyem) içimden çıkmak isteyen seslere,hecelere,hislere aracı olacaktır.   Ben küçüklüğümden beri yazmayı ama her şey hakkında yazmayı çok sevmişimdir,ben edebiyatçı değilim kafiye,uyak,redif hakkında her ne kadar bilgim olsa da yazılarımda bunlara dikkat etmeyebilirim çünkü ben sadece dilimin ucunda kilerini değil kalbimin köşesin dekiler inide yazılara dökmeyi seven birisiyim o yüzden bu sayfada bazen duygularımdan ,bazen duygulandıklarımdan ,bazen düşüncelerimden ,bazen düşüncesizliklerden kimi zaman bir satır yazıyla kimi zaman bir resim ya da bir şarkıyla bu sayfada paylaşımlarda bulunacağım.
     Sessizlik sadece dille bozulmaz kalemin verdiği ses en güçlü haykırıştan daha kuvvetlidir bazen,sessizliği sese çevirmek değildir önemli olan ,önemli olan sesin etkisi ve mesajıdır,ben bu sayfada sessizce kalemimden yayılan sesler çıkararak , duygu ve düşüncelerime yol göstermeye çalışacağım.
    İnsanı konuşmaktan çok yazmanın rahatlattığını düşünüyorum çünkü yazmanın sınırı ,ölçüsü,zamanı yok, dinlenecek mi ?yarım kalacak mı ?diye bir endişesi yok,konuşarak dile getiremediklerimizi yazarak çok kolay anlatabiliriz,konuştuğumuzda seçici olma olasılığımız çok düşük iken yazarak en doğru kelimeleri bulma şansımız daha yüksektir, ağızdan çıkanın geri dönüşü yoktur ama kalemden çıkanın değiştirilmesi yazanın elindedir ,bu yüzden yazıp yazıp sildiğim doğru kelimeyi bulana kadar yazmaya ara verdiğim çok olmuştur ama konuşmak öyle mi o an kalbinden ,kafandan ne geçmişse ağzından o çıkmıştır ister yapıcı olsun ister kırıcı olsun geri dönüşü yoktur,bu sebeple ve birçok sebepten dolayı ben yazmayı çok seviyorum ve hep yazacağım.